Yine elimden düşüremediğim bir
Judith kitabı bitirdim. Harikaydı tek kelimeyle.
Alexandra, Morsham köyünde annesi
ve dedesiyle yaşayan, babasını yılda iki-üç defa görebilen, büyükbabasının
yetiştirdiği 17 yaşında bir genç kızdır. Dedesini kaybettikten sonra henüz 14
yaşındayken ailenin bütün yükünü bu küçük kız üstlenmek zorunda kalır. Bir gece,
dedesinin emektar atıyla arkadaşının doğum gününden dönerken ormandan gelen anlaşılmaz
sesler duyar ve sonra kendini haydutların arasında bulur. Haydutların silah
doğrulttukları kişi Hawthorne Dükü Jordan Townsende’dir. Alexandra, Jordan’ın
hayatını kurtarır ve bundan sonra kader ağlarını örmeye başlar.
Yorumumu, kitapta hoşuma giden
bir sözle bitirmek istiyorum,
“Yalan, söylenen kişinin zekâsına
hakaret olduğu kadar, söyleyen kişinin ruhuna da hakarettir.”